Kırk Çeri İle Kür-Şad

    KÜRŞAD KİMDİR ; Kürşad hakkında çok... - Tanrının Türkleri | Facebook

    Ortalıkta dolanan bir Kürşat ismi var bunu neredeyse hepimiz biliriz. İsmin gizli bir heybeti olduğu da su götürmez bir gerçek. Peki bu Kürşat isminin nereden geldiği hakkında bir fikrimiz var mı? Neden insanlar çocuklarına Kürşat ismini takarlar ki ? Bence bunun iki sebebi olabilir birincisi isim şekilli şukullu olduğu için, yani tamamen kulağa hoş gelmesinden yada birinin dedesinin amcasının falan ismi olduğundan takılabilir. İkinci seçenek ise Kür-Şad efsanesini bilip bu ruhu yaşatabilmek, boyun eğmezlik, cesaret ve özgürlük timsali bir evlat olmasını istemekten dolayı takılabilir bir isim. Şimdi bu yazıda bizi ilgilendiren kısım işte bu ikinci kısım olan Kür-Şad efsanesi. O zaman hazırsanız buyrun gidelim MS. 7. yüzyıla…

            Kürşad’ı ‘’Kür-Şad’’ diye yazmamın sebebi aslında anlamından kaynaklı ‘’Kür ‘’  ok anlamına geliyor ‘’Şad’’ ise o zamanın yöneticilerine verilen bir unvan aslında. Çünkü kahramanımız Kürşad’ın babası Göktürk hakanlarından Çuluk Kağan’dır. Ve Kürşat tahtta hak sahibidir. İşin ilginç tarafı ise bu çılgın ve cesur arkadaşımızın asıl adı Kürşad değil ‘’Şu Tigin’’dir. Amcası Kara Kağan’ın bu ismi ona verdiği rivayetler arasında. Şimdi bu işin bizim tarafımızda ki boyutu, birde bunun Çin tarafı var ki övünmek gibi olmasın ama çekik gözlü arkadaşlara da az tarih yazdırmamışız hani 😁. Evet işte Çin kaynaklarına bakıldığı zaman olaylar hemen hemen aynı anlatılmış fakat Kürşad orada ‘’ Chie-shih-shuai’’ olarak geçmektedir. (Bu ismi yazmak benim için zor oldu).  Görüldüğü gibi üç farklı ismi olan özgürlük savaşçısı bu arkadaşı biz Kürşad olarak tanıyoruz ve geçiyoruz Kürşad’ı Kürşad yapan meseleye.

            Şimdi bu efsanin adı aslında ‘’Kürşad ile Kırk Çerisi’’ çünkü Kürşad abimiz biraz sonra yapacağı işleri tek başına yapmamış yanında en az kendi kadar kahraman kırk tane çerisini de almıştır.

            Kürşad’ın babası büyük Türk hakanı Çuluk Kağan’dı. Göktürklerin parlak dönemlerini yaşadıkları bir zaman dilimiydi ve biliyoruz ki Orta Asya da Göktürk devletinin en büyük rakibi Türk Hava Yollları değil Çin devletiydi.  Çin’liler ile aralarında ki siyasi politikayı koruyabilmek ve devletin devamını sağlayabilmek için Türk hakanları Çin’li prensesler ile evlenirlerdi. Sevgili Kürşad’ımızın babası da böyle bir hata yaptı ve bir Çin prensesi ile evlendi. Gel gör ki hakanımız Çuluk Kağan  bir komploya kurban gitti ve zehirlenerek öldürüldü. Halk ise bu durumun Çin’li prensesin başının altından çıktığını düşündü. Kimbilir belki de gerçekten öyleydi. (Ah Ah yine bir devlet yıkılıyor ve yine entrikalar 😈). Neyse işte o zamanda Türk törelerine göre tahta geçen hakanın ölen hakanın eşi ile evlenmesi gerektiğinden başa geçen Çuluk Kağan’ın kardeşi Kara Kağan da yine bu Çin’li prenses ile evlendi. Kağan’ın prenses ile evlenmesi halk arasında huzursuzluklara yol açtı ve bazı Türk boylarının isyanına kadar gitti bu durum. Ülkede entrikaların, arkadan iş çevirmelerin, dedikoduların, sinsiliklerin önü alınamayınca koca Göktürk devleti sallanmaya başladı bir yaprak gibi.  Ve Çinli prenses döndü dedi ki yeni kocasına ‘bir yıldız gibi kayar giderim hayatından, yapacağın tek şey dilek tutmak olur ardımdan’’. Yani kesin olmamakla beraber Bob Marley’den önce Çin’li prensesin söylemiş olduğunu düşünüyorum ben şahsen 😅.

            En nihayetinde Göktürk devletinin sarsıldığını gören Çin  bir ordu gönderdi 629 yılında devletin üzerine ve denilen odur ki 100.000 askeri ve Kara Kağan’ı esir alıp götürdü Çin’e.  Böylece 1. Göktürk devleti yıkılmış oldu ve o kadar esir Siganfu şehrinde esir olarak tutulmaya başladı. Bu esirlerin arasında Kürşad’da bulunmaktaydı. Kendilerine verilen bölgede yaşamaya devam eden esaret altındaki Türkler’in başında ki Kara Kağan kahrındandır büyük ihtimalle -çünkü Türk esareti kabul edemez- öldü. Amcasının ölümünden 5 yıl sonra iyice gelişen büyüyen ve tecrübe kazanan Kürşad takvimler 639 yılını gösterdiğinde bir plan yaptı. Yaptığı bu plana göre sokaklarda tek başına dolaşma adeti olan Çin Hükümdarını esir alıp esaret altındaki Türkleri kurtaracak ve yeniden bir Türk devleti kuracaktı. Hazırlıklarını yaptı dikkat çekmemek için 40 tane yiğit çerisini yanına alan Kürşad planını uygulamaya koydu. Fakat o gün adeta gök delinircesine bir yağmur yağmaya başladı, tabi bu yağmurun başlaması Çin Hükümdarının da dışarı çıkmasını engelledi. Kürşad planın iptalinin ifşaya sebep olacağını düşünerek ölüme yani Hükümdarın sarayına yöneldi 40 çerisiyle. Hükümdarı alamayacağını ve hatta geri dönemeyeceğini bile bile yürüdü. 40 çerisiyle Kürşad vurdu Çinli askerlere ve yüzlercesini serdi yere, vurdukça efsaneleşti ‘’Kürşad Ve Kırk Çerisi’’ vurdukça gösterdi Türk’ün esir olmayacağını. Ne geriye dönmeyi düşündü nede kaçmayı ölmeye değil, yeniden diriltmeye vurdu küllerinden bir devleti…

            Kürşad ve kırk çerisinin hikayesi dolaştı dilden dile ve esaret altındaki Türklerin her biri Kürşad oldu o günden sonra. Ve ondan tam 43 yıl sonra dirildi tekrardan 2. Göktürk devleti. Evet Kürşad öldü belki ama ölümünden tam 1700 yıl sonra bir Kürşad şöyle seslendi:

 

Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale; 

Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale! 

Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? 

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!

Mehmet Akif ERSOY

 

Adem Uğur ŞEKER 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Salıverin Küçük Enişteyi!!! (Büyük İskender)

Hasan İbn-i Sabbah

Kont Drakula veya Kazıklı Voyvoda